GÖZTEPE ANAOKULU | BORNOVA ANAOKULU | BORNOVA MİNİ KREŞ
GÖZTEPE ANAOKULU | BORNOVA ANAOKULU | BORNOVA MİNİ KREŞ

Çocuklarda Saldırganlık Davranışı

 Saldırganlık, doğuştan beraberimizde getirdiğimiz bir içgüdümüzdür. Çocuk, saldırganlığın, bir davranış bozukluğu şekline gelmesi, asla istenilmeyen bir durumdur.

Çocuğun saldırgan davranışlarda bulunmasının nedenleri arasında, anne-babanın ‘hatalı’ tutumları ilk sırada yer almaktadır. Yapılan araştırmalar, yanlış ve hatalı tutumlara sahip anne- babaların çocuklarında, saldırgan davranışların çok fazla olduğunu bize gösteriyor.

Anne- babaların hangi hatalı davranışlarının, çocukta bu davranış bozukluğunu oluşturduğuna bakalım:

  • Çocuğun davranışlarını, gereksiz yere engellemek.
  • Çocuğun davranış ve isteklerini eleştirmek ve alay etmek.
  • Çocuğu sık sık cezalandırmak.

Çocuğun Davranışlarını Gereksiz Yere Engellemek:

Bütün çocuklar davranışlarında özgür olmak isterler. Kısıtlanmak ve engellenmek, çocuğun hoşuna giden davranışlar değildir. Çocuk eğer oyun dönemindeyse ve çocuğun oyun oynaması çoğu kez engelleniyor ise, çocuğun saldırganlık dürtüleri yavaş yavaş beslenmeye başlar. Evde gürültü yaptığı için oyun oynaması engellenen ya da ev dağılacak diye oyuncaklarıyla oynamasına izin verilmeyen çocuklar zamanla saldırgan davranışlara yönelebilirler. Bu yüzden, çocuğun davranışları, olur olmaz bir şekilde engellenmemelidir. Çocuk, yeni doğan kardeşini kucağına almak ister. Her seferinde de bu isteği engellenir. Sonuçta çocuk, saldırganlaşmaya başlar. Anne-baba hemen “Kardeşi doğdu, nasıl da değişti!” diye veya “Kardeşini o kadar çok kıskanıyor ki, ne yapacağını şaşırdı artık!” diye karar verir. Oysa, işin özünde kıskançlık değil, engellenmekten dolayı oluşan bir saldırganlık vardır.


Çocuğun Davranış ve İsteklerini Eleştirmek ve Alay Etmek:

Bazı anne-babalar ya da çocuğa bakan diğer insanlar, çocukla “söz yarışına” girerler. Kendi dediklerinin doğru olduğunu göstermek için, çocuğu eleştirirler ve hatta bazen alay ederler. Çocukla kurulmaya çalışılan iletişimde, sözel eleştiriler ve aşağılamalar daima iletişimi engelleyen faktörlerdir.

Kendisi giyinen bir çocuğa, ‘Ne biçim giyinmişsin, hiç birbirine uymuş mu giydiklerin. Çabuk çıkar!’ tarzındaki konuşmalar, çocukla iletişimi zayıflatan diyaloglardır. Devamlı olarak davranış ve istekleri eleştirilen ve alay edilen çocuklarda ‘saldırganlık’ bir davranış bozukluğu olarak karşımıza çıkar.


Çocuğu Sık Sık Cezalandırmak:

Çocuğun istenmeyen davranışı, çocukla konuşarak, iletişim ve empati kurarak, ona örnekler göstererek ve o davranışın yanlışlığını onun görmesini ve fark etmesini sağlayarak, önlenebilir. Cezalandırarak değil. Çocuğu cezalandırarak, istenmeyen davranışının engellendiği doğrudur. Ama ya çocuk üzerindeki etkisi ne oluyor?
Çocuk yaramazlık yapıyor diye onu odasına kilitleyebilirsiniz, böylece tabii ki yaptığı yaramazlığı engellemiş olursunuz. Ancak ya çocuğunuzun ruhsal durumu? Çocuğun davranışlarını sınırlandırırken ceza ve disiplini birbirine karıştırmamak gerekir.

Engellenen, eleştirilen, alay edilen ve cezalandırılan çocuklar, çevrelerine ve kendilerine karşı saldırgan olabiliyorlar.

Çocuk, saldırganlığını kendisine yönelttiğinde ise şöylesi davranışlar içerine girer:

  • Öfke nöbetleri geçirir.
  • Kendisine vurur.
  • Başını duvarlara vurur.
  • Kendi saçlarını çeker, kopartır.
  • Yanaklarını çekiştirir aynı zamanda da bağırır.
  • Üstünü- başını yırtar.
  • Kendini ısırır. (kolunu, bacağını)
  • Bunlara benzer davranışlarla kendi kendine fiziksel olarak saldırır ve zarar verir.


Çocuk eğer saldırganlık davranışını çevresine yöneltir ise;

  • Yanındaki insanı ısırır.
  • Elindeki her şeyi atar.
  • Yemekleri döker, bardakları kırar.
  • Kendinden küçükleri döver.
  • Evdeki eşyaları kırar.
  • Gazeteleri, kâğıtları yırtar.
  • Küfür eder.
  • Tepinir.
  • Ağlar ve bağırır.
  • Bunlara benzer davranışlar gösterir.


Çocuğun saldırganlığı gerek kendine, gerekse çevresine yönelik olsun onun yaşamında derin izler yaratan bir davranış bozukluğudur. Çocuğun saldırgan davranışları, onun içsel enerjisinin patlaması ve dışarı vurmasıdır.

Çocukta saldırgan davranışların önlenmesi, onun bu enerjisini başka bir alana kanalize ederek sağlanabilir. Bu ilk adımdır. Çocuk fiziksel aktivitelerde bulunarak (yüzme, koşma, bisiklete binme) içindeki öfke ve kızgınlığını bir ölçüde boşaltacaktır. Daha sonra atılacak ikinci adım ise çocuğun bir ölçüde enerji boşalımından yararlanarak, onunla yeniden yapılandırılmış bir iletişim şekli kurmaktır.

Böylece çocuk, uyumlu davranışlara yönelecektir. Aksi halde, çocuk ergenlik çağına geldiğinde ve daha sonra da yetişkinliğe adım attığında, yaşamında büyük zorluklar çekecektir. Sosyal olamayacak, anti sosyal davranışlarda bulunacak, ‘suçlu’ olarak çok küçük yaşlarda etiketlenecek ve yaşamda en ufak bir sıkıntı karşısında hemen bu davranış bozukluğunu gösterecektir.

Saldırganlığı Önleme ve Düzeltme Yollarında Dikkat Edilmesi Gereken Konular:

  • Anne- baba ve eğitimciler, çocukta ‘saldırgan davranışlara’ model olmamalıdırlar. Sürekli bağıran, vuran, küfür eden, korkutan ve engelleyen, cezalandıran bir anne- baba veya eğitimci, çocuk için olası olumsuz modellerdir.
  • Çocuğunun saldırgan davranışlarına duyarsız kalmak bir çare değildir. Vurdumduymazlık ve duyarsızlık, çocuğa iyilik değil kötülük yapar.
  • Çocuk saldırganlaşıyor diye her isteği yapılmamalıdır. Yeter ki sussun ya da sakinleşsin mantığı ile hareket etmek asla çözüm değildir. Bunlar geçici ve anlık çözümlerdir. Hiçbir iyileştirici yanları yoktur.
  • Çocuklar saldırgan davranışlarından dolayı ‘ şiddetin hiçbir şekli ile’ asla cezalandırılmamalıdır. Bu onun daha yoğun düşmanlık ve öfke duyguları yaşamasına neden olur.
  • Çocuk saldırgan davranışlarına başladığı zaman, ona mantıklı bir şey anlatılmaya çalışılmamalıdır. Çünkü çocuk o an büyük bir öfke boşalımı yaşamaktadır. Anne ya da babanın mantıklı önerilerini dinlemez bile. Ancak çocuk sakinleştikten sonra anlatılmak istenen her ne ise anlatılmalı, açıklanmalıdır.
  • Anne- babalar çocuklarına, saldırgan davranışların sonuçlarını onların anlayabileceği bir dille sohbet şeklinde anlatmalıdır.
  • Anne- babalar gün içinde çocuklarına belirli sorumluklar vermelidir.
  • Anne- baba saldırgan davranışlara sahip çocuklarını mutlaka grup etkinliklerine sokmalıdır. Bu çocuklara ‘liderlik’ rolünün verilmesi iyileştirici bir etken olmuştur.
  • Çocuk, başka çocuklarla kıyaslanmamalı ve yarıştırılmamalıdır.
  • Anne- babalar, çocukları kaç yaşında olursa olsun onun temel ihtiyaçlarını zamanında ve duyarlılıkla karşılamalıdır.
  • Anne- babalar ve eğitimciler çocukların arzu, istek, merak ve girişimciliklerine saygı duymalıdır. Onları engellememeli, desteklemelidir.


Uzm. Psk. Sinem UMAN